ana_sayfa
FAALİYETLER
Yazılı Soru Önergeleri
Genel Kurul Soruları
Kanun Teklifleri
Sözlü Soru Önergeleri
Makalelerim
Genel Kurul Konuşmaları
Yazılı S.Ö.(Cevaplanan)
Meclis Araştırma Önergeleri
Genel Kurul Konumalar > Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın görüşülmekte olan 1'inci maddesiyle ilgili konuşması

08.02.2008

MHP GRUBU ADINA YILMAZ TANKUT (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın görüşülmekte olan 1'inci maddesiyle ilgili olarak, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün görüşmekte olduğumuz ve kısaca "Ar-ge Yasası" olarak tanımlanacak olan bu kanun tasarısına, bu ülkenin geleceğine, kalkınmasına ve toplumun refah düzeyinin yükselmesine inanan hiç kimsenin karşı çıkması elbette ki mümkün değildir.

Komisyon toplantılarında da ifade ettiğimiz gibi, araştırma-geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesiyle ilgili olan bu kanun tasarısına, bilime ve araştırmalara ilgi duyan ve ülkemizin geleceğine katkı koymayı düşünen hiçbir milletvekili arkadaşımızın da olumsuz yaklaşmayacağına bizler inanmaktayız.

Değerli arkadaşlar, bu kanun, metinde de ifade edildiği gibi, kısaca, ülke ekonomisinin uluslararası düzeyde rekabet edebilir bir yapıya kavuşturulmasını amaçlamaktadır. Bu amaçlar doğrultusunda da teknolojik bilgi üretilmesi, üründe ve üretim süreçlerinde yenilik yapılması, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, teknolojik bilginin ticarileştirilmesi gibi pek çok konuyu dikkate almaktadır.

Değerli milletvekilleri, söz konusu amaç ve hedefleri gerçekleştirebilmenin bize göre en önemli unsurlarından birisi, hiç şüphesiz, bütün sektör ve teknolojik gelişmelerin önünü açarak büyük bir hızla gerçekleştirilmelerini sağlayacak olan bilişim faaliyetleri ve o faaliyetlerin temel taşı olan, âdeta yakıtı gibi işlev gören yazılımlardır, dolayısıyla yazılım sektörüdür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilişim sektörünün içerisinden gelen bir arkadaşınız olarak, uzun yıllar boyunca, işimiz icabı Adana ve Türkiye'nin değişik bölgelerinde bilgisayar yazılım ve sektörünün sıkıntıları ve geleceği, teknolojik gelişim ve sıkıntıları ile ilgili saatlerce ve günlerce süren uzun ve verimli toplantılara katılmışızdır. Bu toplantılarda, katılımcıların bilgilenmelerine yönelik olarak oldukça önemli ve faydalı sunum ve söylemler gerçekleştirilmiştir.

Türkiye'nin içerisinde bulunduğu teknolojik durum ve bilgisayar kullanımıyla ilgili pek çok rakam ve tablolar verilmek suretiyle, bilişim alanında hamle yapan diğer ülkelerle kıyaslamalar da yapılmıştır.

Netice olarak, bugün bilgi ve iletişimin en temel araçları olan yazılım ve donanımlara sahip olma açısından toplumumuzun, diğer gelişmiş ülkelerin vatandaşlarına göre, maalesef, çok da iyi bir durumda olmadığı bu toplantılarda müteaddit defalar ortaya konulmuştur.

Bugün, değerli arkadaşlar, moda bir tabirle "bilgi çağı, iletişim ve enformasyon dönemi" olarak ifade ettiğimiz bu zaman dilimi içerisinde toplumumuzun mutlaka bilgi toplumu hâline gelmesini, hep birlikte, bu çağın olmazsa olmaz şartlarından birisi olarak ifade etmekteyiz.

Gerek siyasetçiler olarak bizler gerekse yönetici kurum ve kuruluşlarımız, bilgi ve teknolojinin önemi konusunda söylem olarak devamlı çok güzel sözlerle düşüncelerini açıklamaktadırlar. Gerçekten de son on yılda, dünyadaki gelişmelere uygun olarak, dünyadaki gelişmelere paralel bir şekilde, ülkemizin önde gelen özel ve resmî kurumları, bilgi teknolojilerine önemli yatırımlar yaparak işlerini büyük ölçüde kolaylaştırıp kontrol altına alacak yazılım ve donanım ürünlerine sahip olmuşlardır.

Üniversitelerimiz ilgili bölümlerinde bilişim alanında faaliyet gösterecek bilgisayar, elektronik, haberleşme, yazılım gibi dallarda geleceğimizin teminatı gençlerimizi yetiştirmeye çalışmaktadırlar. Bilim ve teknolojide, özellikle de bilgi teknolojilerinde yapılan bu çalışmalar elbette olumlu ve önemlidir.

Ancak, değerli arkadaşlar, biz bu teknolojilerin bize sağladığı avantaj ve kolaylıklardan istifade etmeye çalışırken, acaba bilgi teknolojilerinin kaynaklarına, yani üretim platformlarına hangi ölçüde sahibiz? Başka bir ifadeyle, Amerika'nın, Avrupa'nın, Uzak Doğu ülkelerinin ve diğer ülkelerin bizim kullanımımıza sundukları ve bize sattıkları donanım ve yazılım platformlarını ne ölçüde kendi ülkemizde geliştirip üretebiliyoruz? Gerek elektronik gerekse bilişim sektöründe faaliyet göstermek suretiyle yerli marka üretim yaptığını iddia eden şirketler, firmalar gerçekten de bilgisayarın veya ürettiklerini iddia ettikleri elektronik cihazların hangi parçalarını -sabit disk, hard disk, elektronik parçalar, bellek, görüntü kartı gibi- kendi bünyelerinde geliştirip, kendi tesislerinde üretebilmektedirler? Bilgisayarı meydana getiren parçalardan herhangi birisini veya -altını çizerek özellikle ifade etmek istiyorum- kodlama yaparak geliştirdikleri herhangi bir yazılımın zeminini, Windows gibi, Linux, Oracle, Delphi gibi platformları, veri tabanlarını veya arayüzleri kendi bünyelerinde geliştirip üretebiliyorlar mı? Yoksa, değerli arkadaşlar, sadece, tıpkı sanayi sektöründe olduğu gibi, yıllarca sürecek olan bir montaj teknolojisiyle kendimizi mi kandırmaktayız?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bize göre, Türkiye Cumhuriyeti devleti, genç beyinleri ve nüfusuyla, az önce ifade etmeye çalıştığım bilgi teknolojilerinin değişik unsurlarından bir veya birkaçını gerçek manada üretip geliştirebilecek yetenek, zenginlik ve potansiyele sahiptir. Fakat, bunu gerçekleştirebilmek için bu işlerle ilgilenen özel ve resmî her türlü teşebbüsün önünü açacak, teşvik edecek önlemlerin de elbette ki acilen alınması icap etmektedir. Özellikle de işbaşındaki hükûmetlerin, hiç vakit geçirmeden, maliyetleri minimize edilmiş teknoloji vadileri, teknokentler, yazılım ve donanım üretici teşvikleri gibi, kolaylaştırıcı ve özendirici uygulamaları bir an önce gerçekleştirmeleri gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti, teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği ve küresel aktörlerin başrolü oynadığı dünyamızın dengesine uygun olarak, kendi millî rotasında Türk milletini bilgi toplumu hâline getirmeyi başarabilirse, kısa vadede 2023 vizyonuna da uygun olarak, cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yıl dönümünde bölgesinde lider ülke olma idealini de gerçekleştirebilecektir. Ancak, kendi millî kültürüne, kendi millî bünyesine ait olmayan diğer küresel güçlerin üretip bizlerin kullanımına sunduğu yazılım ve donanımları sadece ithal ederek montaj mantığıyla bilgi teknolojilerine sahip olmaya çalışılsa söz konusu ülkelerin bilgi ve teknoloji sömürüsüne, yani bilgi ve teknoloji emperyalizmine de maruz kalmaları kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla, sanayi çağını nasıl kaçırdıysa bilgi çağını da kaçırmak suretiyle kendi toplumunu, bu defa, az gelişmişliğin çok daha ötesinde, çok daha tehlikeli bir geleceğe mahkûm etmiş olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkelerin rekabet gücünü ve gelişmişlik ölçüsünü belirleyen temel faktörlerin başında, hiç şüphesiz, ülkenin mevcut teknolojik seviyesi gelmektedir. Ne yaparsak yapalım, ne kadar destek verirsek verelim kendinize ait olmayan, kendinizin geliştirdiği hiçbir ürün veya teknoloji olmaz ise sadece montaj yöntemiyle bu teknolojik seviyenizi yükseltmeniz ne yazık ki mümkün olmayacaktır. Bugün ülkemiz ekonomisindeki cari işlemler dengesinin bozulmasına özellikle dış ticaret açığının neden olduğu, bu açığın da ülkemiz ekonomisinin ithalata bağımlı yönünün azaltılarak kapanacağı gerçeği hepinizin, hepimizin malumudur. Ama, dış ticaret açığını azaltmak veya kapatmak sadece söylemle ve içi boş sloganvari ifadelerle de yapılacak bir iş değildir. Özellikle bugün yürütme erkini elinde bulunduran iktidarın bu konudaki duruşu, samimiyeti ve toplumunu aldatmaması, kararlı oluşu bu konuda çok büyük önem arz etmektedir.

Bu konuya somut bir örnek verecek olursak değerli arkadaşlar, ulusal bağımsızlık, güvenlik ve tasarruf amacıyla kritik uygulamaların üzerinde çalışabileceği, açık ve standart bir veri yapısını destekleyen, güvenlik izlemesine imkân verecek şekilde kaynak kodu açık olan ve finansal yük oluşturmadan yaygınlaştırılabilecek bir işletim sistemine sahip olunması hususunda hepimiz millî bir duyarlılık içerisinde hassas davranmalıyız. Dolayısıyla, böyle bir işletim sistemine sahip olmanın ötesinde, buna tüm ülke ve özellikle iktidar olarak sahip çıkmak ve bu işletim sisteminin kamuda ve okullarda kullanılmasını sağlamak, bu konuda adımlar atmak gerekmektedir. Sözünü ettiğim işletim sistemi, değerli arkadaşlar, TÜBİTAK tarafından geliştirilen Pardus isimli işletim sistemidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak, Türkiye yeni bir çağın eşiğinde, yeni siyasi değerler ve anlayışlarla kucaklaşmak zorundadır. Araştırma ve geliştirme faaliyetleri, her türlü ön yargıdan kurtularak ve bütün imkânlar zorlanarak elbette ki sonuna kadar yapılmalıdır, ancak bunları yaparken de iktidar taassubuyla değil, her şeyi en iyi ben bilirim edasıyla değil, Meclisteki sayısal çoğunluğun verdiği şımarıklıkla hiç değil, diğer parti gruplarının ve kendi partisine mensup olmayan milletvekillerinin de aklın, bilimin ve pratik tecrübelerin ışığında ortaya koyduğu görüş ve düşünceleri hiçbir komplekse kapılmadan dikkate almalı ve verilen önergelerden istifade etmelidir diyor, sözlerimi tamamlarken bu yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.

,